+90 (212) 532 56 76
+90 (534) 237 48 83
Tempera kelimesi Latince karıştırmak anlamına gelen ‘temperare’ kökünden gelir. Tempera resim tekniği fresko ile birlikte Erken Rönesans döneminde kullanılan en temel resim tekniklerinden biriydi ve genelde daha küçük ahşap paneller üzerine yapılan resimlerde tercih edilirdi. Suda çözünebilen herhangi bir bağlayıcı içinde pigmentlerin ezilmesiyle elde edilen karışımlara tempera denir. Bu bağlayıcılar yumurta sarısı, yumurta beyazı ve Arap zamkı ya da hayvansal tutkal olabilir. Ancak en çok yumurta sarısı kullanılır. Bu nedenle de tempera tekniği egg tempera şeklinde de adlandırılır. Tempera aynı zamanda suluboya ve guaj boya olarak adlandırılır.
Tempera tekniğinde boya ince katlar halinde resim yüzeyine atılır ve kuruduğunda mat bir bitişe sahip olur. Bu teknikte renk çeşitliliği azdır ancak bu renklerle son derece zarif çizgiler ve tonlar yaratılabilir. Tempera boyanın en önemli özelliklerinden biri son derece dayanıklı olması ve çok uzun yıllar görünümünü korumasıdır. Freskoya göre daha parlak renklere ve ton derinliğine sahip olan tempera, yağlı boyaya göre ise daha az canlı renklere ve daha az renk yoğunluğuna sahiptir. Bu nedenle, 16. yüzyılda yağlı boyanın icat edilmesi ve yaygın şekilde kullanılmasına kadar resim sanatında önemini korumuş ve birçok başyapıt bu teknikle icra edilmiştir. Öte yandan, tempera su bazlı bir boya olduğundan kısa sürede kurur. Kuruma süresinin kısa olması resim yüzeyinde renklerin karıştırılması ve geçişlerin sağlanmasını zorlaştıran bir etkendir.
Tempera tekniği Bizans resim kültürünün 13. Ve 14. Yüzyıllarda İtalya’ya ulaşması ile Avrupa’da yaygınlaşmıştır. 15. yüzyılın ünlü Rönesans ressamlarından Sandro Boticelli temperanın en estetik ve zarif örneklerinden bazılarını vermiştir. Duccio ve Michalengelo da yaptıkları tempera tablolarla tanınan ressamlardandır. Michalengelo bu resim tekniğinin eksikliklerini kendi yeteneğiyle aşarak olgunlaştırmıştır. Michalengelo’nun ‘Kutsal Aile ve Yetim Aziz John Baptist’ tablosu en ünlü tempera tablolardan biridir. Bu tabloyu ilk kez görenler renklerin canlılığı ve tonların spektrumunun genişliği nedeniyle yağlı boya bir çalışma olduğunu düşünebilirler. Tempera ile böylesine bir şaheser yaratmak ancak Michalengelo ustanın ‘cangiantismo’ adı verilen teknik ile fresko ve tempera tekniklerindeki ton ve renk kısıtlamalarını aşmasıyla mümkün olmuştur. Cangiantismo İtalyanca değiştirmek fiili kökünden türemiştir ve belirli bir rengin parlaklık ve koyuluk gibi özellik sınırlarını aşarak değiştirildiği tekniğin adıdır. Ancak bu teknikte orijinal rengin temel özellikleri yine de korunur. Da Vinci ise bağlayıcı olarak hem yumurta sarısı hem de keten yağı kullanarak yaptığı boyaları ile tempera ve yağlı boyayı birleştirdiği bazı resimler yapmıştır. Da Vinci’nin ünlü müzisyen tablosu bu tip bir eserdir.
20. yüzyılda bazı ressamlar bu teknikle resim yapmayı sürdürmüşlerdir. Ancak sonraki dönemde akrilik boyanın pratik kullanımı artık temperaya ihtyacı tamamen ortadan kaldırmıştır. Yine de tempera tekniğinin sanat tarihindeki rolünü ve gelişimini bilmek sanat öğrencilerinin resim sanatının inceliklerini öğrenebilmesi açısından çok önemlidir. Tempera sanat tarihinde özellikle Rönesans’a damgasını vurduktan sonra yağlı boyanın üstünlüklerine yenik düşerek daha az tercih edilir olmuş ve zamanla sanat tarihindeki rolünü kaybetmiştir.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.